NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
58 - (2580) حدثنا
قتيبة بن
سعيد. حدثنا
ليث عن عقيل،
عن الزهري، عن
سالم، عن
أبيه؛
أن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم قال
"المسلم أخو
المسلم، لا
يظلمه ولا
يسلمه. من كان
في حاجة أخيه،
كان الله في
حاجته. ومن
فرج عن مسلم كربة،
فرج الله عنه
بها كربة من
كرب يوم القيامة.
ومن ستر
مسلما، ستره
الله يوم
القيامة".
{58}
Bize Kuteybe b. Saîd
rivayet etti. (Dediki): Bize Leys Ukayl'den, o da Zührî'den, o da Sâlim'den, o
da babasından naklen rivayet etti ki, Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
«Müslüman müslümanın
kardeşidir. Ona zulmetmez; onu tehlikeye atmaz. Bir kimse din kardeşinin
hacetinde bulunursa, Allah da onun hacetinde bulunur. Her kim bir müslümanın
bir sıkıntısını giderirse, onun sebebiyle Allah kendisinden kıyamet
sıkıntılarından birini giderir. Ve her kim bir müslümanın suçunu örtbas ederse
kıyamet gününde Allah onu örtbas eder.» buyurmuşlar.
İzah:
Bu hadîsi Buhari
«Kitâbu'I-Mezâlim» ile «Kitâbu'I-İkrah»'da; Ebû Dâvud ile Tirmizî «Hudûd»
bahsinde; Nesâî «Kitabu'r-Recm>»'de tahric etmişlerdir.
Onu İbni Mâce. Hâkim,
Taberânî ve İmam Ahmed de muhtelif lâfızlarla rivayet etmişlerdir.
Müslümanların
kardeşliği İslâmiyet itibariyledir. Aralarında ittifak ve mutabakat bulunan iki
şeye Arabcada kardeş denilir. Müslüman tabiri; Hür, köle, baliğ ve mümeyyiz
olan her ferde şâmildir, Binâenaleyh müslümanlıkta kölelerle sahipleri de
kardeştirler.
«Ona zulmetmez...»
cümlesi emir manasınadır. Ve te'kid kabililindendir. Çünkü müslümanın müslümana
zulmetmesi haramdır.
İbni Battal:«Mazluma
yardım etmek farz-ı kifâyedir. Sultana ise bu farz-ı ayn olur.» demiştir. İbni
Tîn; «Müslümanın müslümana zulmetmemesi farz; onu tehlikeye atmaması ise
müstehabdır.» demişlerse de, Aynî bunların yerine göre değişeceğini
söylemiştir.
Müslümanın suçunu
örtbas etmek, kendisine gizlice tenbih ve nasihatta bulunmaya mâni değildir. Bu
hüküm aşikâre suç işlemiyenler hakkındadır. Zamanımızda olduğu gibi, her suçu pervasızca
göz önünde yapanlar bundan hariçtir. Bunlara fasık denilir ki, gıybetleri
mubahtır. Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bu husûsda :
«Fâcıri âlem bilip
dururken anmaktan çekiniyor musunuz? Onu kendisinde bulunan marifetiyle anın
kir insanlar ondan sakınsın!» buyurmuştur.
Kürbe: Gam, keder
mânâsına gelir. Bir kimsenin gam ve kederini, sıkıntısını gidermek malla, canla
veya mevki ile olabilir. Nevevî diyor ki: «Burada mendûb olan örtbasdan murad;
eziyet ve fesadla meşhur olmayan iyi hal sahipleridir. Eziyet ve fesadla meşhur
olan kimseye gelince onun suçunu örtbas etmemek ve mefsedetinden korkulmazsa
kendisini Ulu'l-Emre şikâyet etmek müstehab olur. Çünkü örtbas etmek, onu daha
ziyâde ezâ ve fesada tama'landırır. Hürmetleri çiğnemeye ve daha başkalarını
yapmaya cesaretlendirir. Bütün bunlar olmuş bitmiş bir suçu örtbas etmek
hakkındadır. Henüz yapılmakta olan bir suçu gören kimseye ona itiraz etmek ve
elinden geliyorsa men etmek vâcibdir. Tehiri helâl değildir. Men etmekten
âcizse meseleyi —Bir mefsedet terettüb etmiyeceğinden emin olmak şartiyle—
Ulu'l-Emre şikâyet etmesi lâzım gelir. Râvilerin, şâhidlerin; sadaka, evkaf ve
yetim mallarına nezâret eden emin kimselerin ve emsalinin cerh edilmelerine
gelince: Hacet zamanında bunları cerh etmek vâcibdir. Ehliyetlerine dokunan bir
halleri görülürse onu örtbas etmek helâl değildir. Bu hâl haram olan gıybetten
değil, vâcib olan nasihattan ma'duddur. Ulemâ bu hususa ittifak etmişlerdir.»